
Adaletin Yetişkin çocukları
MEHMET RON YAZDI:
Onunla ilk kez kısa bir ziyaret için geldiği bizim evde karşılaştım. Güler yüzlü ve gözlerinde kararlı bir ifade bulunan sıcakkanlı bir kadındı. Hayatın erken yaşlarda olgunlaştırdığı insanlardandı. Güzel şivesiyle Kürtçe konuşmaya başladığında ideallerinin büyüklüğüyle tanıştım. Yüzündeki kararlı ifadenin sırlarını açıklıyordu. Üstelik yabancı sayılırdı buradaki herkes için Her şeye rağmen hayalini gerçekleştirmek üzere burada bulunduğunu anladım. Burada, mücadelenin ve başkaldırının kalbinde.
Hareketlerinin tümünde bir “layık olma” çabasının itinası mevcuttu. Ve bir şehri yönetmeye hazırdı. Daha önceki idarecilerin “Ateşten Gömlek” dediği, patlamaya hazır ve ara sıra kül püskürten bir volkan gibi hazır olan şehri yönetmeye adaydı.
O böylesine bir uğraş içindeyken halk gittikçe şiddetlenen bir karmaşanın sesi ile irkiliyordu. Dinç, kararlı ve mağrur bir duruş ile. Yine de kimse bu ateşten gömleği bir kadına emanet etmeye hazır değildi daha. Şehrin her sokağında her kahvesinde ve her bakkalında o konuşuluyordu. Halk, ataerkil hareketleri ile eskiden beri otoriteyi erkeğe teslim etmişti ve şimdi bir kadın otoriteye aday oluyordu.
Konuşmanın ilerleyen saatlerinde gözlerim çorabındaki deformelere ilişince gayri ihtiyari gülümsedim. Yüz elli bine varan nüfusuyla koca yatırımlara gebe olan şehir, yoksulluğunun haklı mağrurluğu ve kendisini adadığı hedefleri ile bu “annekadın”a emanet olacaktı. Haftalar sonraki seçimlerde onun adını ulusal medyada kırılan rekorlarla beraber duyduk. Halkın neredeyse yüzde yüzü tarafından seçilen bir başkandı o artık.
Onun yakın bir takipçisiydim. Devraldığı şehrin kanayan sokaklarındaki acıyı ve patlamaya hazır genç kitlesinin heyecanını anlamaya çabaladı. Parlak fikirli gençleri dinledi yorulmadan. İlk defa genç girişimcilerin önü açıldı. Genç girişimcileri kazandı. Kültür sanat etkinliklerine önem verdi ve ilk defa yapılan geniş kapsamlı bir festivalle adını şehrin tarihine yazdırdı. Halkın nabzını dinlemesini bildiği gibi sokakların nabzını da iyi dinledi. Olayların büyümesini engellemek için taraflar arasında nasıl mekik dokuduğunu herkes iyi biliyordu. Gençlerin kimi zaman kontrol dışına çıkan gücünün ona bile yöneldiğine şahit oldum. Ama o her seferinde annekadın başkan olarak şefkatle yaklaştı olaylara. Başına gaz bombası isabet eden çocuğun başında ağlıyordu hastanede. Bir diğerinin kırılan ayağının tedavi edilmesi için nasıl da bir anne telaşı ile koşuşturduğunu ise anlatamam. Bir elinde telefon sürekli alanın nabzını diniliyordu. Şahit oldum, izledim. Yol genişletme çalışmaları sırasında inatçı insanları ikna edip şehrin nefes almasını da sağladı. Çok uğraştı çok çabaladı. Elbette yapılanlarda güçlü bir ekibin de payı vardır mutlaka.
Onunla ilk kez kısa bir ziyaret için geldiği bizim evde karşılaştım. Son karşılaşamam ise bir kütüphane kapısında oldu. Yüzündeki gülümseme her zamanki gibi yerindeydi. Gözlerindeki kararlılık güçlenmişti. Ayaküstü hal hatır sordu.
Günler sonra tutuklandı ve doğduğu şehre götürülüp hapsedildi. Bir hayal, bir yaşam, bir şehir, bir irade, bir anne ve bir belediye başkanı artık cezaevindeydi. Sonra biz karmaşanın ortasında debelenirken unuttuk onu. Çok sonra Günlük Gazetesi’nde cezaevinde onunla yapılmış küçük bir röportaj yayınlandı. Haberin hemen yanında verilen resminde uzaklara bakıyordu. Bir elini uzaklara yöneltmiş etrafındakilere bir konuşma yapıyordu galiba. Gülümsemesi yerini fazlasıyla kararlı bir ruh haline bırakmıştı. Ona bir kez daha minnet duydum ve Ruken YETİŞKEN’i daha önce yazmadığım için kendime kızdım.
O ve onun gibi binlercesi, daha güzel ve daha adaletli bir hayatı hak ediyordu. Toplu mezarlardan ses veren binlerin dualarının yankılandığı ve koca orduların baharı bekleyen dağlarıma tonlarca bomba taşıdığı bugünlerde ilahi adaletin tecellisi yakın. Sivil itaatsiz dualar, zalim yürekleri ve beyinleri parçalayıp Tanrının onayına sunulacak. Mermilerin ve demir parmaklıkların artık işe yaramayacağı bu çağda, onurlu insan mücadelesinin zaferi kaçınılmazken artık milyonları geçen iradenin görmezden gelinmesi, yok sayılması, hapsedilmesi imkânsızdır. Bugün Yüksekova sokaklarında onun ve diğerlerinin özgürlüğü için yürüyen binlerce insan bunun en güzel kanıtıdır.