‘Mezopotamya’da kalemler buluşması’

22 Nisan 2011 Cuma 16:22

‘Mezopotamya’da kalemler buluşması’

 
Eğitim Sen Nusaybin Temsilciği, 23-24 Nisan tarihleri arasında ‘Mezopotamya’da kalemler buluşması” adı altında bir etkinlik düzenleyecek

MARDİN- Nusaybin Eğitim Sen Temsilciği, Mitanni Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan “Mezopotamya’da kalemler buluşması”na hazırlanıyor. Etkinliğe Duhok Yazarlar Birliği-Kalem Kültür Ajansı ve İstanbul Kürt Enstitüsü de destekliyor. Kürt edebiyatçılar buluşmasında, film gösteriminden, resim sergisine ve dengbejlerin de katılımıyla yarın başlayacak olan buluşmaya Eğitim Sen Temsilcisi Abdullah Gökçe tüm yurttaşların katılımını beklediklerinin söyledi.

23 Nisan Cumartesi

Belgesel Film Gösterimi
Yer: Mitanni Kültür Merkezi
Barış İçin Israrlıyız: Kadın Kendi Diyarbakır
Saat: 13:00 14:00

Seminer

Yer: Mitanni Kültür Merkezi
60’lı Yıllardan Günümüze Devrim ve
Yer: Mitanni Kültür Merkezi
60’lı Yıllardan Günümüze Devrim ve Demokratikleşme Süreci
Katılımcılar: Oya Baydar-Melek Ulagay
Saat: 14:00 16:00

Seminer
Yer: Mitanni Kültür Merkezi
Kürtlerde Yazılı ve Sözlü Edebiyat ve Şiirin Gelişimi
Katılımcılar: Berken Bereh Gulnar Êli Balatey
Saat 17:00 19:00
Müzik
Yer: Mitanni Kültür Merkezi
Dengbêjler Divani
Mem û Zin Kültür Merkezi sanatçıları
Saat: 20:00 22:00

24 Nisan Pazar

Seminer
Yer: Mitanni Kültür Merkezi
Nasıl bir dünyada yaşamak istiyorum?
Katılımcılar: Gündüz Vassaf Murat Uyurkulak
Saat:12:30-14:30

Seminer

Yer: Mitanni Kültür Merkezi
Kürt aydınlarının edebiyat ve dilin gelişimi üzerindeki etkisi
Katılımcılar: Sami Tan Bayer Bavi
Saat:15:30-17:30
Rölyef Resim Sergisi
Yer: Mitanni Kültür Merkezi
Yağmurdan sonra Mezopotamya
İsmail Gökdemir

‘Ödül aldığıma sevinemiyorum’

27 Nisan 2011 Çarşamba 09:03

‘Ödül aldığıma sevinemiyorum’

 
Genco Erkal, Sadri Alışık töreninde ‘AKM hâlâ kapalı, Muammer Karaca’yı otel yapmak istiyorlar’ dedi.

16. Sadri Alışık Oyuncu Ödülleri’nde onur ödülüne layık görülen usta tiyatrocu Genco Erkal, ağır konuştu. Ödülünü önceki gece Mustafa Kemal Merkezi’nde düzenlenen törende Çolpan İlhan’ın elinden alan Erkal, ödüle rağmen büyük bir burukluk yaşadığını belirterek “Ödül aldığım için sevinemiyorum. Zira AKM hâlâ kapalı. Muammer Karaca Tiyatrosu 5 yıldızlı bir otele çevrilmek isteniyor. Başbakan istedi diye heykeller yıkılıyor. Sanatçılara saldırılıyor” dedi.
Sinema kategorisinde Atilla Dorsay başkanlığında, Burak Göral, Çolpan İlhan, Fehmi Yaşar, Halil Ergün, Ömür Gedik ve Yavuz Bingöl’den oluşan jüri, ‘Ses’ filmiyle Selma Ergenç’i yılın en iyi kadın oyuncusu seçerken erkek oyuncu ödülü ‘Çakal’la İsmail Hacıoğlu’nun oldu. Komedi/müzikal en iyi kadın oyuncu ödülünü ‘Prensesin Uykusu’yla Sevinç Erbulak, komedi/müzikal erkek oyuncu ödülünü ise ‘Ay Lav Yu’yla Sermiyan Midyat kazandı. ‘Çoğunluk’ filmindeki rolüyle pek çok ödülün sahibi olan Bartu Küçükçağlayan’a da genç yetenek ödülü verildi.

Üstün Akmen başkanlığında Cem Duygulu, Çolpan İlhan, Filiz Kutlar, Hami Çağdaş, Hasan Anamur, Nil Aykon, Refika Sezik ile Rengin Uz’dan oluşan tiyatro seçici kurulu ise yılın yönetmeni ödülünü Dot-Koleksiyon yapımı ‘Kutlama’yla Murat Daltaban’a verdi. Almila Uluer Atabeyoğlu ‘İsmene’yle (Semiha Berksoy Vakfı) kadın oyuncu, Reha Özcan ‘Bedensiz Kadın’la (İstanbul Devlet Tiyatrosu) erkek oyuncu seçildi. Beşiktaş Belediyesi ve Efes sponsorluğunda düzenlenen ödül töreninin sunuculuğunu Kerem Alışık ve Hülya Avşar yaptı.

16. Sadri Alışık Oyuncu Ödülleri
SİNEMA
En iyi kadın oyuncu: Selma Ergenç (Ses)
Erkek oyuncu: İsmail Hacıoğlu (Çakal)
Yardımcı kadın oyuncu: Ayda Aksel (Aşk Tesadüfleri Sever)
Yardımcı erkek oyuncu: Tansu Biçer (Beş Şehir)
Komedi/müzikal kadın oyuncu: Sevinç Erbulak (Prensesin Uykusu)
Komedi/müzikal erkek oyuncusu: Sermiyan Midyat (Ay Lav Yu)
Komedi/müzikal yardımcı kadın oyuncu: Özge Borak (Eyyvah Eyvah 2)
Komedi/müzikal yardımcı erkek oyuncu: Mustafa Üstündağ (Vay Arkadaş)
Umut veren oyuncu: Bartu Küçükçağlayan (Çoğunluk)
Ayhan Işık jüri ödülü: Mehmet Günsür (Ses, Aşk Tesedüfleri Sever)
Onur ödülü: Filiz Akın ile Tunç Başaran

TİYATRO
En iyi yönetmen: Murat Daltaban (Kutlama-Dot Koleksiyon)
Kadın oyuncu: Almila Uluer Atabeyoğlu (İsmene-Semiha Berksoy Vakfı)
Erkek oyuncu: Reha Özcan (Bedensiz Kadın-İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Yardımcı kadın oyuncu: Ayça Varlıer (Leyla’nın Evi-Tiyatrokare)
Yardımcı erkek oyuncu: Ali Mert Yavuzcan (Bakhalar/Marat-Sade-İBŞT)
Komedi/müzikal en iyi yönetmen: Engin Alkan (Generaller, Savaş ve Barbekü-Tiyatro Adam)
Komedi/müzikal kadın oyuncu: Suzan Aksoy (Büyük İkramiye-Tiyatrokare)
Komedi/müzikal erkek oyuncu: Bülent Şakrak (Annem Yokken Çok Güleriz- Tiyatro Gerçek)
Komedi/müzikal yardımcı kadın oyuncu: Sema Çeyrekbaşı (Temiz Ev-İDT)
Komedi/müzikal yardımcı erkek oyuncu: Bahtiyar Engin (Alevli Günler- İstanbul Halk Tiyatrosu)
Efes özel ödülü: ‘Punk Rock’ oyunuyla Gonca Vuslateri ve Hakan Kurtaş,
‘Güzel Şeyler Bizim Tarafta’ oyunuyla Öykü Karayel.
Efes özel ödülü (müzikal/komedi): Neslihan Arslan (Temiz Ev-İDT)
Seçici kurul özel ödülü: Tiyatro 0,2
Onur ödülü: Genco Erkal

Kardeş Türküler’in yeni albümü

27 Nisan 2011 Çarşamba 11:35

Kardeş Türküler’in yeni albümü

 
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) Kardeş Türküler, uzun bir aradan sonra nihayet yeni albümleri Çocuk (H)aklı ile dinleyicilerinin karşısına çıktı

İSTANBUL – Kardeş Türküler’in yeni albümü Çocuk (H)aklı nihayet dinleyicileri ile buluştu. Albümün müzik direktörü Arto Tunçboyacıyan, çocuk aklını anarken “İnsanların imgelemlerini harekete geçirmelerini hedefliyor şarkılar. Çocuk teması diyoruz. Herkesin içindeki çocuksuluğu yakalayacak belki bu şarkılar” dedi. Grubun solistlerden Feryal Öney ise hazırladıkları albüm ile “Çocukların dogmalarla şişmemiş, yalın aklına sahip çıkıyoruz, bu toprakların huzuru için çocuklar haklı” dediklerini söyledi.

Müzik direktörlüğünü Arto Tunçboyacıyan’ın yaptığı albüm Kalan Müzik etiketi ile raflardaki yerini alırken, albümde Kardeş Türküler’in önceki çalışmalarından farklı olarak beste ağırlıklı şarkılara yer veriliyor. Çocukların hikâyelerinin yer aldığı 4 şarkı ile birlikte toplam 16 şarkının bulunduğu albümde, birçok şarkıya Vedat Yıldırım’ın yazdığı Kürtçe sözler damgasını vururken, müzisyen Arto Tunçboyacıyan’da bestelerine tanık olmak mümkün. Grup, daha önce dinlediğimiz Kürtçe, Lazca, Ermenice şarkıların yanında ilk kez seslendirdikleri Çeçence şarkı ile dinleyicisinin gönlünü bir kez daha fethedeceğe benziyor. Grubun son albümü, Çocuk (H)aklı’nı Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım, Feryal Öney ve “Kardeş Türküler ailesinin parçasıyım” diyen Arto Tunçboyacıyan’la konuştuk.

* Arto Tunçboyacıyan ve Kardeş Türküler nasıl bir araya geldi?

Vedat Yıldırım: Arto’yu son 10-15 yıldır yakından takip ediyorduk. Çalışmalarını izliyorduk. Ama birbirlerimizi asıl keşfetme sürecimiz Kars Film Festivali’nde ve daha sonra 2009’da İstanbul Arena’da başlar. Çünkü orada ilk kez sahneyi paylaştık. Arkasından gelen sohbetler, hayata bakış açımız, müzikle olan ilişkimiz bizi bu projeye itti.

Arto Tunçboyacıyan: Dünyada ne kadar engeller olsa bir denge bir şekilde kendisini buluyor ve yakın insanlar bir şekilde bir araya geliyor. 2009’da Arena’da birlikte çalınca ben de kendimi artık Kardeş Türküler ailesinin içinde hissettim. Kendimi onlardan ayrı düşünmüyorum. Kendi tecrübelerimle hayat görüşümle onların sahnelerine katkıda bulunmak istedim. Onların müziklerini dinlediğimde çok keyif alıyordum ama önemli olan CD’de nasıl olacağımızdı. Çünkü sahnede ortak bir performans sergilemek farklı bir şeydir, CD’de müzik yapmak bir şey farklı bir şeydir.

Bu toprakların huzuru için: Çocuklar (H)aklı

* Albümün ismine Çocuk (H)aklı demek nerden aklınıza geldi?

Feryal Öney: Albümde hem bulunduğumuz toprakların çocuklarına dair şarkıların yorumlanması hem de çocukların önyargısız, naif, öğrenme ile kirlenmemiş bakış açısının sahiplenilmesi nedeniyle grup albüme Çocuk (H)Aklı ismini verdik. Düşmanlıklardan ırak, sadece varlığı ile ötekini kabul eden, hem masum hem de dirençli olan çocuklar gibi şarkılarına, başka seslere kulak veren Kardeş Türküler, “büyüklerin” düşüncelerine akıl sır erdirmemeye, gerçeği rüyalardaki gibi yorumlamaya, hayalleri kabul etmeye ve onları gerçek kılmaya kararlı. Çocukların dogmalarla şişmemiş, yalın aklına sahip çıkarak, bu toprakların huzuru için çocuklar haklı dedik.

‘Hayata 1-0, 2-0 mağlup başlayan bir çocuğun hikayesi de var’

* Kardeş Türküler’in her albümünde, müziğin yanında güncel politik koşullarının da anlatıldığı sesler duyarız. Çocuk (H)aklı albümünde de benzer politik sesleri duyuyor muyuz?

Feryal Öney: Evet, yine politik bir albümle Türkiye’deki politik gelişmelerine ilişkin sözümüzü ifade etmek istedik. İsminden başlamak isterim çocuk haklı albümün adı ama çocuk şarkılarından oluştuğu için değil. Evet içinde çocukları anlatan bu memlekette yaşayan farklı çocukların çocukluk durumlarını hayata 1-0, 2-0, 3-0 mağlup başlamış çocukların hikayelerini anlatan şarkılar var. Mesela Hekim isimli bir şarkımız var. Göçlerle İstanbul’a gelmiş Kürt bir çocuğu anlatıyor Hekimo’yu. Şarkının bestesi Arto’ya Kürtçe sözleri de Vedat’a ait. Hekim, İstanbul’a geldiğinden beri bir sürü iş denemiştir. Midye satmıştır, çakmak satmıştır hep zabıta kovalamıştır Hekim’i, hiçbir işte tutunamamıştır. Sebep Hekim değildir, buranın şartlarıdır. Sistem onun var olmasına izin vermemiştir, hayata 1-0 başlamıştır. Bir de Nazar isimli bir şarkımız var. Nazar Sulukule’de yaşayan gerçek bir çocuk. Sulukule’deki kentsel dönüşüm projesi ile Karagümrük’e göç etmiş ve ailesi olmayan bir çocuğun hayata tutunma çabasını, inatçılığını anlatıyor Nazar şarkısı. Ermenice şarkımız Haydo ise Ermeni bir çoban çocuğun öyküsünü anlatıyor. Haydo bize, havan topu ile öldürülen 12 yaşındaki Ceylan Önkol’u hatırlatıyor. Haydo’da Ermeni bir aileyi anlatıyor. Kimliği ne olursa olsun çocukların benzer kaderler paylaştığını anlatıyor. Yoyo diye bir isimli şarkımız var. Yoyo, evrensel bir oyuncak, şarkının Arapça sözleri var ama Vedat Kürtçe sözler de yazdı. Yoyo’nun sözlerinde çocuk babasına ‘baba yoyomu getir’ diyor. Arapça olarak yaşanan savaşa isyan ediyor aslında. Kürt coğrafyasında taş atan çocuk da Filistin’de taş atan çocuk da yaşananlara isyan ettikleri için o taşları atıyorlar, kimse onları yönlendirmiyor.

* Hükümetin, farklı ülkelerdeki çocukların taş atma halini farklı yorumlamasına ilişkin bir eleştiri diyebiliriz…

Feryal Öney: Filistinli çocuk da Kürt coğrafyasında taş atan çocuk da bir şeye isyan ettikleri için o taşı atıyorlar. Ama bugün Türkiye’den konuşan hükümet yetkilisi Filistin’deki çocuğu devrimci, mağdur, isyan eden, hak arayan çocuk olarak değerlendirirken, Kürt coğrafyasında benzer nedenlerle taş atan çocukları terörist olarak değerlendirebiliyor. Yoyo isimli şarkı biraz da bu çelişkiyi anlatıyor.

* Albümün hedefi nedir?

Feryal Öney: Kimlikler Türkiye için ’90’lı yıllardan bu yana üzerinde çokça konuşulmuş ve önemli mesafeler alınıp ilerlemeler kaydedilmiş bir konu. Bugünkü meseleyi tek başına “bu kültürlerin, kimliklerin renklerini temsil edecek miyiz?” meselesi değil de; artık bu kültürleri “gündelik hayatımızda birer alt kültür haline getirmeden nasıl yaşatacağız?”, “Farklı kültürler birlikte nasıl var olacak?”, “Ötekinin ötekisini yaratmadan, kültürel hiyerarşiler oluşturmadan nasıl yan yana duracağız?” sorularıyla ele alıyoruz. “Müzikal renklilikle, kültürel renklilikle nasıl ilişkileneceğiz? Güncel meselelere dair bu diller, bu inançlar, bu makamlar içinden nasıl tepki üreteceğiz?” gibi soruların yanıtlarını yeni albümde vermeyi hedefledik.

Çeçence şarkı da var Êzidi ilahisi de

* Lazca, Ermenice, Kürtçe şarkıları her albümde duyuyoruz. Bu albümde farklı bir etnik grubun şarkısına da yer verdiniz mi?

Vedat Yıldırım: İlk kez Çeçence bir şarkıya yer verdik. Ayrıca Êzidilerin sayısı da oldukça azaldı. Üzerimizde bir sorumluluk hissettik. Êzidi ilahisi koyduk albüme. Yaşar Kemal’in Êzidileri hatırlatan sözlerini de ekledik. Bu artık bizim boynumuzun borcuydu.

* Başlangıcından günümüze Kardeş Türküler’in öyküsü biraz da Türkiye’nin politik gelişmeleri paralellik gösterir. 1990’larda bu ülkede farklı etnik kökenler kendisinin var olduğunu kabul ettirmeye çalışırken, sizler de sahneden Kürtçe Lazca şarkılar söylüyordunuz. Bugünkü politik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

‘Kalıcı ve onurlu barış nasıl olacak bunun için söylüyoruz’

Feryal Öney: 90’lşarın başında kimlikler vardı sadece. Türkiye, sadece Türklerden sunnilerden oluşmaz bu memlekete. Çok sayıda kültür kimlik var ve bunları özgür bırakmak lazım. Biz o dönemler ifade ve inanç özgürlüğü sağlanması diye yola çıktık. Artık Kürtler vardır, Ermeniler vardır, telaffuz edilmeye başlandı. 2000’lerle beraber bu insanlar farklı kimlikler nasıl yaşarlar? Dahası biz yan yana nasıl yaşarız? Kimsenin kimseden üstün olmadığı bir şekilde. İşte bunun için söylemeye başladık. Şimdide kalıcı onurlu bir barış nasıl olacak işte bugün bunun için söylüyoruz.

* Nasıl olacak peki?

Feryal Öney: Geçen yıl çok ciddi politik gelişmeler yaşandı. Ceylan Önkol hayatını kaybetti. Bu memlekette çocuklar polis ve askerler tarafından öldürülüyor. Ama bir de açılım süreci yaşandı. Konuşulmayan birçok şey konuşulmaya başlandı. Ama yetersizdi. Açılım ilk başta umut oldu sonra başka bir sürece girildi. Umutsuz olmak istemiyorum. Sanatçılar olarak birilerini harekete geçirmek gerekiyor. Yaşadığımız memlekete dair dertlerimiz var. Biz de kalıcı onurlu bir barış istiyoruz. Bu albümde de bunu haykırıyoruz.

‘Demokratik özerklik önerisi ciddiye alınmalı, tartışılmalı’

Vedat Yıldırım: Demokratik özerklik önerileri ciddiye alınmalı ve tartışılmalı. Kadıköy’de Çerkesler anadilleri için miting yaptı. Çok farklı kesimler yavaş yavaş asimilasyona karşı mücadele etmeye başladı. Artık tüm etnik gruplar asimiaslayonun perdesini kaldırmak istiyor. Öte yandan, ortak yaşam nasıl olacak bunun modelini ortaya koymak lazım. Biz nasıl birlikte yaratıyorsak yan yana durabiliyorsak tüm halklar ortak yaşamda yan yana durabilir.

‘Nasıl oluyor da seçilmemiş insanlar halkın seçtikleri için karar veriyor?’

Arto Tunçboyacıyan: Asında çok basit herkes herkesi sevmek zorunda değil, ama saygıyla karşılamak zorunda. Avrupa’da böyle Amerika’da öyle, biliyoruz birileri bunu yapmıyor. Ondan dolayı bir rahatsızlık var. Gazze’de ki çocuğu devrimci ilan ediyorsun ama İsrail ciplerini alıp Hakkari’de Kürt çocuklarını eziyorsun. İyi düşünceli insanların yan yana gelmesinden korkuyorlar. YSK’nın veto kararlarını hiç anlamamıştım. Bir halk birini seçmiş seçilmeyen insanlar halka liderlik yapabilir mi? Seçilmemiş insanlar seçilmiş insanlar için karar veriyor. Dünyada böyle bir şey ancak faizimle yönetilen ülkelerde olur. DİHA

Satranç turnuvası sonuçlandı

27 Nisan 2011 Çarşamba 21:51

Satranç turnuvası sonuçlandı

 
Hakkari’de, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen Satranç İl Birinciliği Turnuvası sonuçlandı.

HAKKARİ – İl ve ilçelerdeki okullardan 75 öğrencinin katıldığı turnuva, minik, yıldız ve genç kategorilerinde yapıldı. Minikler kategorisinde Yüksekova Uğur Sıtkı İlköğretim Okulu’ndan Özer Çelik, yıldızlar kategorisinde Şemdinli Cumhuriyet İlköğretim Okulu’ndan Yakup Sakin, gençler kategorisinde ise Hakkari Fen Lisesi’nden Velat Akdoğan birinci oldular.

Dereceye giren öğrencilere ödülleri Hakkari Üniversitesi Rektörlük Kültür Dairesi Başkanı Ramazan Özdemir, Gençlik ve Spor İl Müdürü Sadi Akdağ ve İl Gençlik Şube Müdürü Nevzat Yılmaz tarafından ödülleri verildi.

Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) Hakkari İl Temsilcisi Mustafa Özdemir, dereceye giren sporcuları Ankara’da yapılacak olan Türkiye Satranç Şampiyonası’na götüreceklerini belirtti. Özdemir,”Buradaki amacımız il ve ilçelerdeki okullarda satrancı yaygınlaştırmaktır. İl ve ilçelerde yarışmaya katılan 75 öğrenci büyük bir performans sergiledi. Yarışmaya büyük ilgi gösteren öğrencilere teşekkür ediyoruz” dedi. İHA

Miting gibi Yorum konseri

18 Nisan 2011 Pazartesi 12:09

Miting gibi Yorum konseri

 
Grup Yorum’un halk konseri on binlerce kişinin katıldığı bir mitinge dönüştü. Coşkulu sloganlar atan kalabalık 1 Mayıs çağrısı yaptı.

Geçen yaz İnönü Stadı’nda verdiği konserle 25. yılını kutlayan Grup Yorum, bu kez Bakırköy’de 50 bini aşkın kişinin katıldığı bir halk konserine imza attı. Grup sahneye Tuncel Kurtiz’in çağrısıyla çıktı, halk korosuyla beraber Kızıldere Marşı söylenirken, barkovizyonda Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan fotoğrafları gösterildi. Saatler öncesinden konsere gelenler Bakırköy ve çevresinde izdiham yaratırken, gelenlerin güvenliğini kızıl bereli Grup Yorum gönüllüleri sağladı.

İlk olarak Kubat, grubun şarkılarından ‘Mehmet Sait’le sahneye çıktı. Sonra coşkulu havayı Sırrı Süreyya Önder devraldı. Önder sahneden Kızıldere’de öldürülenlerin unutulmadığını söyledi, “Ölüme sayılan günler, özgürlüğe sayılsın diye, düştü yola Mahir bastı tetiğe” şiiri sloganlarla kesildi.

Leman Sam ve Harun Tekin, Yorum şarkılarıyla konsere katılırken, 25. yıl konserindeki konuşmayla büyük alkış toplayan Tuncel Kurtiz de yine sloganlarla karşılandı. Kurtiz, “Emperyalizme hayır diyor musunuz” sorusunu sorarak, Grup Yorum’u sahneye davet etti.

Sahneden “Bugün burada 120 bin kişiyiz” açıklaması yapan grup üyeleri, Amerika Defol şarkısını izleyicilerle birlikte söyleyerek, “1 Mayıs’ta öldürülen Mehmet Akif Dalcı’yı unutmadık” sözleriyle 1 Mayıs’a katılım çağrısında bulundu. Konser Cemo’nun söylenmesinin ardından sona erdi.

JİTEM’in kara yüzü beyazperdede

21 Nisan 2011 Perşembe 10:18

JİTEM’in kara yüzü beyazperdede

 
Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele, kısa adı ise JİTEM olan örgütün, 1990’lı yollarda Kürt illerinde yaptığı katliamları anlatan “Kayıp Özgürlük” filmi 22 Nisan’da sinemalarda gösterime girecek.

İSTANBUL –  Filmin yönetmeni Umur Hozatlı, uzun metrajlı bu ilk filminde, Kürt halkının “devrim süreci”nde yaşadığı trajediyi gözler önüne sermeye çalıştığını ifade ederken, bu trajediyi görmezden gelenleri de eleştiriyor.

Kürt coğrafyasında yaşanan katliamları gözler önüne seren politik dönem filmlerine bir yenisi daha eklendi. Daha önce, “Kalbimin her yanı” adlı isimli kitabı ile sesini duyuran ve pek çok kısa filmde imzası bulunan Yönetmen Umur Hozatlı, özellikle 1990’lı yıllarda, Kürt coğrafyasında evlerinin önlerinden insanları kaçıran, faili meçhul cinayetleri gerçekleştiren JİTEM’in karanlık yüzünü beyaz perdeye aktardı. Senaryo kısmında da Hozatlı’nın imzasını gördüğümüz “Kayıp Özgürlük” isimli film, 22 Nisan’da sinema izleyicisinin karşısına çıkacak.

‘Özgürlük sineması yapıyorsanız bütçe bulmanız çok zor’

MKM Film Öyküsü Yarışması’nda, Kürtçe dalında yazdığı “Serfiraz” adlı öyküsüyle Jüri Özel Ödülü’ne ve Helsinki İzleme Komitesi Hellman Hammet Basın Özgürlüğü Ödülü’ne layık görülen Hozatlı’nın bu ilk uzun metrajlı filmi, hayli uzun bir çalışma sonrasında tamamlandı. Uzun bir araştırma ve inceleme döneminden sonra senaryoyu yazdığını, çünkü gerçek bir kontrgerilla örgütünü anlatmak için o örgütü iyi tanımak, incelemek gerektiğini belirten Hozatlı, JİTEM’i bu anlamda iyi incelediğini ve tanıdığına dikkat çekiyor. Senaryodan sonra bir sinema filmi için gerekli altyapının oluşmasını sağladığını ve filmi bu şekilde çektiğini ifade eden Hozatlı’yı filmi çekme döneminde en çok zorlayan şey bütçe olmuş. Bütçe konusunda sürekli olarak engellerle karşılaştığını anlatan Hozatlı’ya göre, engellerle karşılaşarak çok kısıtlı bütçeyle film yapmak zor hele de özgürlük sineması yapmaya çalışıyorsanız daha da zor.

‘Kürt halkına büyük bir trajedi yaşatıldı’

İlk olarak 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilen filmin yapımcılığını da Özlem Turan’ın yapmış. Filmin başrollerinde ise sinemada daha önce görmediğimiz ve ilk kez izleyicinin karşısına çıkacak olan Serdar Kavak, Vedat Perçin, Musa Yıldırım, Öznur Kula, Ömer Şahin gibi isimler yer alıyor. Bu yönüyle film amatör ruhla çekilmiş profesyonel özellikler içeren filmler arasında da yerini almış durumda. Kürt halkının trajedisini anlatmayı kendisine vazife edinen Hozatlı, “Uzun bir kölelik ve tutsaklık döneminden sonra özgürleşme mücadelesi veren Kürt halkına bu devrim sürecinde büyük bir trajedi yaşatıldı, yaşatılıyor. Özgürlük sineması yaparken bu trajediyi görmezden gelmek ölümcül bir görmezliktir. Bunu yapamazdım. Bu halkla birlikte acı çekmiş, bedel ödemiş ve bir devrimin içinde büyümüş biri olarak kendimin ve halkımın devrim ve trajedisini sinemayla dünyaya anlatmak istiyorum” diyerek kendisini bu filmi çekmeye iten nedenleri anlatıyor.

‘Film festivalleri dünya demokrasilerinden besleniyor’

Çok sert ve radikal bir filme imza atmış olan Hozatlı, “Devlet faşizminin aksine Türkiye’de sanat ve kültürde demokrat ve özgürlükçü dinamikler var. Gelişkinler” diyerek de kültür sanat camiasının özgürlükçü bakış açısından yana umutsuz olmadığını ifade ediyor. Film festivallerinin bu anlamda iyi bir noktaya gelmiş olduğunu vurgulayan Hozatlı film festivallerinin uluslararası olmaları nedeniyle dünya demokrasilerinden ve özgürlüklerinden beslendiğine dikkat çekiyor. Aslında görmek isteyen herkesin Türkiye’de neler yaşandığını çok net gördüğünü anlatan Hozatlı, “Kayıp Özgürlük’ün anlattıklarını bilen festival jürileri de filmin haklı bir yerde durduğunu gördüler ve festivallere aldılar” diye de ekliyor.

‘Ergenekon’la JİTEM deşifre olmadı’

Uzun zamandır kamuoyunun gündemini meşgul eden Ergenekon davasını da yorumlayan Hozatlı, Ergenekon Operasyonu’nun tam bir aldatmaca olduğunu düşünenlerden. “Ne tetikçi örgüt JİTEM tam olarak deşifre olmuştur ne de bu örgütü kullanan üst yapı. AKP’nin sözde Ergenekon operasyonu aslında bir aldatmacadır. Asıl kontrgerilla yöneticilerinin gizlenmesi, aklanması operasyonudur” diyerek isyan ediyor. “Zira, eğer Süleyman Demirel’e, Mehmet Ağar’a, Tansu Çiller’e, tüm genelkurmay başkanlarına, pek çok bürokrat, politikacı ve işadamı ile halen her ay düzenli toplantılarını sürdüren Encümen-i Daniş denilen ihtiyarlar heyetine dokunmuyorsanız, uçları İngiltere’de, Almanya’da, Amerika ve İsrail’de olan Türk kontrgerillasına dokunmamışsınızdır” diyerek Ergenekon gerçeğini kendi cephesinden gözler önüne seriyor.

‘Bir halkın yasal politika yapmasına izin vermiyorsan etnik soykırım yapıyorsun’

Hozatlı, “Devletin halkı koruduğuna inanıyor musunuz?” yönündeki soruya da çok net yanıt veriyor: “Türkiye’de devlet halkı korumaz, sömürür ve öldürür. Verilere dikkat edilirse, en çok çocukları, bebekleri öldürüyor Türk devleti. Türk basınına baktığınızda sokakta, hastanede, yolda, okulda çocukların öldüğünü görürsünüz, Kürt basınına baktığınızda ise saydıklarımla birlikte savaş nedeniyle, asker-polis kurşunu, bombası ve mayınıyla öldüklerini görürsünüz. Özelde Kürt halkı ile devlet ilişkisine baktığımızda ise, devlete kayıtsız şartsız biat etmiş Kürtler dışındaki her Kürt birey zaten düşman olarak görülüyor. Ve devlet bu düşmanlığın gereğini yapıyor. Bu gerek topyekûn soykırım noktasına gelmiştir. Bu halkın yasal politika yapmasına bile izin vermiyorsan, iradesini öldürüp hapse atıp her türlü mezalimi uyguluyorsan, lamı-cimi yok, bu sosyal, politik, kültürel ve etnik soykırımdır”DİHA

“FilmAmed” günleri ertelendi

21 Nisan 2011 Perşembe 11:54

“FilmAmed” günleri ertelendi

 
Kayapınar Belediyesi’nin organize ettiği ve 26 belgesel ile birlikte 40 kısa ve uzun metrajlı filmin gösterileceği “FilmAmed” günleri Bismil’de polis kurşunu ile yaşamını yitiren Halil İbrahim Oruç için ertelendi.

DİYARBAKIR – Diyarbakır’ın merkez Kayapınar Belediyesi Kültür Müdürlüğü Cegerxwîn Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi tarafından düzenlenen Diyarbakır Belgesel Film Günleri (FilmAmed) dün Bismil’de polis kurşunu ile yaşamını yitiren Halil İbrahim Oruç için ertelendiği açıklandı. Konu hakkında belediye binasında açıklama yapan Kayapınar Belediye Başkan Vekili Mahmut Dağ, 18 Nisan’da açılışını yaptıkları Filmamed-Diyarbakır Belgesel Günleri’ni, iki gündür kentte yaşanan olağanüstü nedenlerden ötürü ileri bir tarihe ertelendiğini belirtti.

‘Acıların yaşandığı bir ortamda etkinlik olmaz ‘

Dağ’ın yaptığı açıklamanın devamında, “Belgesel filmler her ne kadar toplumsal hafızanın bir parçası olsalar ve geçmişten günümüze yaşanan toplumsal travmalara ışık tutsalar da, kentimizde yaşanan acılar nedeniyle bu etkinliklerin sürdürülmesi bugünün koşullarıyla mümkün gözükmemektedir. Kürt halkının barış, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin kazanımlarının bir parçası olan yerel yönetimler olarak çalışmalarımızı her koşul altında sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz” dedi. Dağ, Filmamed-Diyarbakır Belgesel Günleri’nin ileri tarih de aynı programla sunacaklarını ifade etti. DİHA

Berivan yasağına Sine-Sen tepkisi

21 Nisan 2011 Perşembe 15:35

Berivan yasağına Sine-Sen tepkisi

 
Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen), İstanbul Film Festivali’nde bile gösterimi yapılan 1992’de Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde yapılan Newroz kutlamalarında yaşanan olayları ela alan, “Bir Başkaldırı Destanı: Berivan (Destanek serhıldane Berivan)” belgesel

İSTANBUL – Yönetmenliğini Aydın Orak’ın yaptığı 1992’de Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde yapılan Newroz kutlamalarında yaşanan olayları ela alan “Bir Başkaldırı Destanı: Berivan (Destanek serhıldane Berîvan)” belgeselinin Kültür Bakanlığı tarafından ‘PKK propagandası’ yaptığı gerekçesiyle gösteriminin engellenmesine Sine-Sen tepki gösterdi.

İstanbul Film Festivali’nde dahi gösterimi yapılan filmin engellenmesine yönelik sendika merkezinde yapılan basın toplantısına, belgeselin yapımcısı Orak’ın yanı sıra tanınmış yönetmenler Cayan Demirel ve Kazım Öz’de destek amacıyla katıldı. Sendika Başkanı Zafer Aydar, “iktidar tarafından yaşamın her alanında baş gösteren hukuksuzluğun sinema alanında da kendini gösterdiğini” söyleyerek yasağa tepki gösterdi. Zafer, bu özgürlükleri kısıtlayan antidemokratik uygulamalar karşısında hak arayanların karşısına da polis başta olmak üzere devletin bütün kurumlarını devreye soktuğunu söyledi.

Aydar’ın ardından konuşan Yönetmen Orak ise yaptığı belgeselin Kültür Bakanlığı tarafından ‘PKK propagandası’ içerdiği iddia edilerek sansürlendiğini ifade ederek, belgeselin hiçbir kurgu içermeden tamamen o dönemin gerçeklerini yansıttığını söyledi. Belgeselin 92 Newroz olaylarında yaşanan devlet terörünün ne boyutta olduğunu anlattığını belirten Orak, “Eğer bakanlığın istediği gibi belgesel kuru bir propaganda içermiş olsaydı, İstanbul Film Festivali’nde yayınlanmazdı” diye konuştu.
Bakanlığın engellemesine tepki gösteren Orak, belgeselin üzerindeki sansürün kaldırılmaması halinde, karşı olmasına rağmen sırf halka ulaşması için belgeseli korsana verebileceğini de söyledi. DİHA

‘Berivan’ yasağına tepki!

22 Nisan 2011 Cuma 09:05

‘Berivan’ yasağına tepki!

 
Yönetmen Aydın Orak’ın ‘Bêrîvan, Bir Başkaldırı Destanı’ adlı film Kültür Bakanlığı tarafından yasaklandı.

İSTANBUL – 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilen, Aydın Orak’ın yönettiği ‘Bêrîvan, Bir Başkaldırı Destanı’ Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yasaklandı.

1992’de Cizre’de Kanlı Newroz’u anlatan Orak’ın yönettiği ‘Bir Başkaldırı Destanı: Bêrîvan’ın bu ay gösterime girmesi planlanıyordu.

DİSK’e bağlı Sine-Sen Genel Merkezi’nde sinemaya yönelik sansürü, sinema sanatçıları ve yönetmenlerle birlikte protesto etti.

Basın toplantısına “Bir başkaldırı destanı; Berivan” adlı belgesel filmin yönetmeni Aydın Orak, Ax (Torak) filminin yönetmeni Kazım Öz, sansüre uğrayan “Dersim 38” belgeselinin Yönetmeni Çayan Demirel, Sine-Sen Genel Başkanı Zafer Ayden ile sinema sanatçıları katıldı.

Devlet arşivini açsaydı, adını jenerikte geçirirdik

Toplantıya katılan Orak, bakanlığın gönderdiği gerekçeli kararda filmin anaysanın temel ilkelerine aykırı olarak “tarihi çarpıttığı”, “PKK propagandası yaptığı” suçlamasıyla yasaklandığını belirtti.

“Ben film çekerken anayasanın temel ilkelerini mi okuyacağım. Film Cizre’de çekilen gerçek görüntülerden oluşuyor. Tek bir kurmaca görüntü yok. Ayrıca kuruldan biri filme Roj TV desteğinin de kararda etkili olduğunu söyledi. Devlet arşivlerini açsaydı, görüntüleri verseydi, o zaman biz de jenerikte adını geçirirdik”

Dersim’de katliam kabul ediliyor; filmi yasak

Yönetmen Demirel, Dersim ’38 filmi nedeniyle üç yıldır Kültür ve Turizm Bakanlığı ile davalık olduğunu söyledi.

“Hükümet siyaset malzemesi yapıp ‘Dersim’de katliam olmuştur’ diyor ama bunu anlatan film yasaklıyor. Dersim’de 50 bin kişi öldürülmüştür ve bu bir soykırımdır. Ben devletin kavramlarıyla konuşmak zorunda değilim”

“Ah” isimli ilk kısa filmi yasaklanan, Bahoz filminin yönetmeni Öz, 19 yıl önce Cizre’de yaşananlar bugün Bismil’de yaşanıyor. Berivan filmi de bunu anlatıyordu” dedi.

‘Dileğimiz demokratik bir ülkede sanat üretmek’

Sine-sen yaptığı açıklamada, “iktidarların özgürlükleri kısıtlamaktan, sansürden, baskı ve dayatmalardan vazgeçmelidir” dedi.

Açıklamada, AKM ve Emek sinemasının sermayeye sunulduğu, karikatür, tiyatro oyunu, konser, dvd’ler, sinema filmleri, belgesellerin yasaklandığı, dizi senaryolarına müdahale edildiği, sanat eserleri için biçimsiz sıfatların kullanıldığı bir dönemden geçildiği belirtildi.

“Kimliğini geç gösteren arkadaşımız İlyas Salman alkollü olduğu gerekçesiyle, hak arayan arkadaşımız Peker Açıkalın, polisin baskı ve şiddetine maruz kalıyor. Dileğimiz demokratik, eşitlikçi bir ülkede sanat üretmek ve paylaşmaktır.”

Yorum meydana çağırıyor

14 Nisan 2011 Perşembe 09:05

Yorum meydana çağırıyor

 
Grup Yorum, 55 bin kişiyi bir araya getiren 25. yıl konserinin ardından, on binleri Bakırköy Meydanı’na toplamaya hazırlanıyor.

 Konser, geçen yıl İnönü Stadı’nda gerçekleşen 25. yıl konserinin DVD’sinden elde edilen parayla gerçekleştirilecek. 17 Nisan’da Bakırköy Meydanı’nda gerçekleştirilecek konsere Grup Yorum’un yanı sıra, Leman Sam, Kubat, Burhan Berken, Mor ve Ötesi grubundan Harun Tekin ve Burak , Tuncel Kurtiz, Sırrı Süreyya Önder de katılacak.

Radikal’in görüştüğü Grup Yorum üyeleri, daha önce olduğu gibi bu konsere gelen sponsorluk tekliflerini değerlendirmediklerini söylüyor. “Dinleyicilerimiz el ilanları dağıtarak, afişler, pankartlar asarak konser tanıtımını gerçekleştirdi” diyen üyeler, İdil Kültür  çalışanlarının da bu süreçte destek olduğunu belirtiyor.

‘Bağımsız Türkiye’ adıyla gerçekleştirecekleri konserde farklı müzikal tarzda sanatçılarla buluşmak istediklerini dile getiren Grup Yorum, muhalif müziğin zamanla azaldığının ama potansiyelini kaybetmediğinin altini çiziyor. Konser 17 Nisan’da Bakırköy İncirli’de E-5 karayolu yanında her hafta ‘Cumartesi Pazar'”nın kurulduğu alanda yapılacak.